1. GİRİŞ
Küreselleşme ve ulus devletin geçmişte ekonomiyi denetlemeye yönelik olarak ortaya koyduğu kuralların azalması, öncelikle küresel üretim ağlarının oluşmasına ve ürünlerin giderek daha geniş piyasalara ulaşmasını sağlarken, en önemli değişim bilgi ve enformasyon akımı hızında gerçekleşmiştir. Bilgi ve enformasyon akımının hızlanması ve sermaye hareketlerine yönelik kısıtların azaltılması veya kaldırılması yalnız devletlerin değil, yörelerin, kentlerin ve firmaların birbiri ile doğrudan ve daha sık ilişki kurmasını sağlamıştır.
Ekonomik bunalım yaşayan ulus devletler azalan kaynaklarıyla bölgesel düzeyde sürdürdükleri politikaları uygulayamaz hale getirmiştir. Yeni oluşan küresel düzende bölgeler ulus devlete referansla değil, uluslar arası sistem içindeki konumları ile tanımlanmaya başlamışlar ve ulus devletlerin sınırlamaları ve desteği ortadan kalkınca bazı bölgeler sıçrama yaparken diğerleri geçmişteki gelişmişlik düzeylerini bile korumada zorlanmışlardır. Bu durum bölgesel/yerel müdahale biçiminin ne olması gerektiği tartışmalarını a beraberinde getirmiştir. 1980’ler ve sonrasında artan küreselleşme bağlamında, bölgesel planlama ve gelişmede yerel kaynaklara dayalı gelişme gelişme modelleri güncellik kazanmış, ana kavramların yöresel niteliklere göre irdelendiği bir çerçevenin gerektiği ve bunun sadece teknisyenlerin yönlendirebileceği bir süreç olmadığı üzerinde durulmaya başlanmıştır. Bu çerçevede demokratik yapının geliştirilmesi, halkın karar süreçlerine katılımını sağlayacak yönetişim yapısının kurulması ve sivil toplum örgütlerinin artan oranda gelişme sürecine katkı ve katılımlarının sağlanması gündemin ana noktalarını oluşturmuştur.
Küreselleşme bağlamında değişen yerel üretim sistemleri ve politikalar bölgelerin, ekonominin ve ekonomik kalkınmanın odak noktası haline gelmesi yaklaşımlarına hız kazandırmıştır. İktisadi faaliyetlerin sosyal yapılarla içiçeliğini saptayan yaklaşımlar, bölgesel ölçeklerde yer alan etkileşimlerin oluşturduğu esnek ekonomilerin küresel pazarlarda rekabet edebilmekteki yaşamsal önemini vurgular. Ekonomik kalkınma kapsamında hızlı değişmeler yaşanan günümüzde bölgelerin ekonomik ve politik bağlamda yeniden önem kazandığı bir gerçektir. Bu sürecin arkasında fordizmden post-fordizme geçiş, ekonomik küreselleşme, üretim sistemlerindeki değişmeler gibi ekonomik faktörlerin yanında ulus devletin değişen rolü gibi politik faktörler de etkindir. 1980’li yılların sonlarına doğru geleneksel tavandan tabana politikaların yerini tabandan tavana gerçekleştirilen bir politika almış ve bölgesel kalkınma politikaları önem kazanmıştır. Bölgesel kalkınma politikalarının bu derece önem kazanması bu politikaların düzenli ve planlanmış bir şekilde sürdürülebilirliğine katkıda bulunacak ve o bölgeyi iyi bildiği için bölge ihracatına olumlu etkileri olabilecek yerel kurumların yani bölgesel kalkınma ajanslarının önemini artırmıştır. AB tarafından da desteklenen bu tür kurumlar aday ülke konumundaki Türkiye açısından büyük bir önem taşımaktadır.
2. BÖLGE KAVRAMI VE BÖLGESEL KALKINMA AJANSI
Bölge kavramı “belirli kriterler bakımından homojen arz sathı parçası” olarak tanımlanmış olsa bile tanımın kapsamını ve içeriğini değiştirmek veya başka anlamlar yüklemek mümkündür ve bu tanım çoğunlukla belirlenen soruna ve hedeflenen amaca göre değişiklik göstermektedir. Örneğin ; Türkiye’de öncelikle aklımıza coğrafi olarak ayrılmış yedi bölge gelir ama bunun dışındada; organize sanayi bölgeleri, turizm bölgeleri, endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, serbest bölgeler, olağanüstü hal bölgesi vb. bir çok ayırım ve sınıflandırma var buda gösteriyor ki bölge’yi oluşturmak ve belirlemek için öncelikle belirli bir amaç ve hedef olmalı. Ondan sonra benzer özellik gösteren yerleri bir bütün olarak bölge olarak tanımlayabiliriz.
Bölge kavramının bu şekilde geniş ve değişken olması yönetim açısından da birtakım zorlukları beraberinde getirmektedir. Küreselleşmeyle beraber yerelleşmenin etkinlik kazanması bölgesel gelişmeyi ve kalkınmayı da zorunlu kılmaktadır. Hizmetin yerel birimler tarafından en alt katmanlara ulaştırılması bölgesel ayrışmanın zorunluluğunu ortaya çıkarıyor. Bu zorunluluk yerelleşme ve yerel kalkınma düşüncesiyle beraber yerel dinamiklerin ve bölgesel gelişmenin öne çıkarıldığı Bölgesel Kalkınma Ajanslarının kurulmasını zorunlu hale getirmiştir.
Bölgesel Kalkınma Ajansları ilk olarak 1933 yılında ABD’ de ortaya çıkan, bir bölgenin sosyo-ekonomik koşullarını geliştirmek amacıyla oluşturulmuş kurumlardır.
Bölgesel Kalkınma Ajansları (BKA) birçok Avrupa ülkesinde 1950'li ve 1960'lı yıllardan bu yana bölgesel ölçekte ekonomiyi canlandırmak, örgütlemek ve geliştirmek üzere faaliyet gösteren kurumlardır. 1980’lerde yaygınlaşan kamu işletmeciliği anlayışı ve küreselleşme ile artan yerel rekabetle birlikte özel sektörün ve yerel aktörlerin bölgesel kalkınma sürecine aktif katılımını sağlamakla görevlendirilmişlerdir. Avustırya, Belçika, İrlanda ve Fransa Bölgesel Kalkınma Ajansları ile ilk kez 1950’li yıllarda tanışırken, Almanya, Hollanda, İngiltere ve İtalya 1960’lardan sonra tanışmış, Yunanistan, İspanya, Finlandiya ve Danimarka ise 1980’lerde tanışmıştır. AB’nin özelikle 1990’lardan sonra büyük miktarlarda rekabete dayalı bölgesel kalkınmaya yönelik fonları sağlamaya başlamasının ardından Bölgesel Kalkınma Ajanslarının sayısı ve etkinlikleri AB üye ülkelerinde önemli ölçüde artmıştır. Üye ülkelerde merkezi hükümetin girişimleriyle AB bölgesel fonlarından etkin ve verimli bir biçimde yaralanmak üzere yeni bölgesel kalkınma ajansı modelleri oluşturulmuş ve kamu kaynakları finanse edilmiştir. AB’ye sonradan katılan Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya, Estonya, Litvanya’da Bölgesel Kalkınma Ajanslarla 1990’larda doğrudan AB’nin isteği ile tanışmıştır.
Dünyada “kalkınma ajansı” olarak adlandırılan yaklaşık 20.000 kuruluş vardır ve bu ajansların hukuki ve örgütsel yapıları ve görev ve faaliyetleri, yetki ve sorumlulukları, diğer ulusal ve uluslar arası kurum ve kuruluşlarla olan ilişkileri büyük farklılıklar göstermekte ve genel geçer bir “kalkınma ajansı modeli” tanımlamayı oldukça güçleştirmektedir. Bununla birlikte, kalkınmanın dinamik ve değişken yapısına uygun olarak kalkınma ajanslarının yapıları, faaliyetleri, kaynakları da zaman içinde oldukça değişmektedir.
2.1. Amaçları ve Hedefleri
BKA'lar, kamunun finansman sağladığı bölgesel ekonomik gelişmeyi özendirmek üzere tasarlanmış; çalışma alanı merkezi ve yerel hükümetlerin dışında olan kurumlardır. BKA'ların nerede kullanılabileceğine dair belirleyici bir prensip olmamakla birlikte, işlevsel olabilmeleri için belli değişkenlerin varlığı gereklidir. Bunlar; yeterli nüfus, girişim ve girişimcilik altyapısı, hünerli işgücü, bölgesel/yerel gelişme stratejileri üzerinde fikir birliği, gelişmeye elverişli sektörlerin belli bir bölgede varlığı gibi değişkenlerdir..
Bölgesel Kalkınma Ajanslarının ana amacı belirli bir bölgenin ekonomik kalkınması olduğu için, ihracata, bölgesel kalkınma adına, teşvik ve destek de sağlayan; bu bakımdan bir anlamda bölgesel ihracatı geliştirme etüt merkezleri işlevi gören kurumlardır.
BKA'ların en belirgin hedefi, belirli bir bölgenin ekonomik kalkınmasıdır. BKA'ların hedefleri, uzun dönemli bölgesel ekonomik kalkınma için uygun koşulların yaratılması gibi açılardan ekonomik, bölgenin çekiciliğini arttırmak açısından çevresel, bölgenin sosyo-kültürel değerlerinin geliştirilmesini sağlama gibi açılardan sosyal olarak sınıflandırılabilirler ve böylece katalizör etkisi yapan kurum olarak zenginliğin yaratılmasına odaklanabilirler. Bunların yanı sıra kurulduğu bölgelerde; İstihdam yaratma, bölgenin gelişimine katkıda bulunup gelir dağılımındaki eşitsizliği kaldırmak ve bölgeye yabancı sermaye çekmektir.
2.2. Türleri ve Yasal Konumları
Bölgesel Kalkınma ajanslarının yasal statüleri hemen hemen her ülkede farklıdır. Ancak genel olarak mali ve personel yönetimi esnekliğini sağlayabilmek ve hızlı değişen kalkınma dinamiklerine ayak uydurabilmek için kısaca özel hukuka tabi kamu kuruluşları olarak yapılandırılmışlardır. Bazıları yasal düzenlemeler ve kanunlarla kurulurken (Ör:Fransa İspanya ve Belçika) bazıları birebir devlet eliyle kurulmaktadır.(Ör:İrlanda,İskoçya,Adalar ve Hollanda) Bu ajansların bir kısmı da mevcut yasal düzenlemeler doğrultusunda kurulmuştur (Ör:Almanya,Yunanistan ve Danimarka
ÜLKELER VE BÖLGE KALKINMA AJANSLARININ YASAL STATÜLERİ
Almanya
Yarı özerk kamu şirketleri
İspanya
Özel hukuka tabi kamu kuruluşları
Fransa
Karma ekonomi şirketleri
Belçika
Belediyeler arası ajanslar
Romanya, Danimarka
Vakıflar
Çek Cumhuriyeti, Estonya, Slovakya
Kamu-özel sektör şirketleri
İsveç
Limited şirket
İtalya, İrlanda, Portekiz, Hollanda
Kamu limited şirketleri
İngiltere
Bakanlık dışı kamu kurumu/özerk örgüt
Litvanya
Kar amacı gütmeyen kuruluşlar
Yunanistan
Belediye girişimi
Bu ajansların hukuki ve örgütsel yapıları görev ve faaliyetleri yetki ve sorumlulukları diğer ulusal ve uluslar arası kurum ve kuruluşlarla olan ilişkisi büyük farklılıklar göstermekte buda esasında genel geçer bir kamu ajansı modeli tanımlamayı oldukça güç kılıyor. Örneğin: ABD, İngiltere’de BKA’lar özel sektör ve kamu sektörünün işbirliği içinde yarı özerktir. Japonya ve Fransa’da (GAP gibi) idareler şeklindedir. Son zamanlarda ise yerelleşme adına otonom ve özerk hale gelmişlerdir.
Bölgesel Kalkınma Ajanslarının çoğunun faaliyetlerinin yerel/ bölgesel özel şirketlerin büyümesini teşvik etmek, bölgenin yabancı yatırımcılara tanıtılması ve yabancı yatırımcılara danışmanlık hizmetleri verilmesi ile sınırlı kaldığı ve yine pek çoğunun sponsor kuruluşlar ve AB fonlarıyla finansman sağladığı tespit edilmiştir. Bundan yaklaşık 15 yıl sonra bölgenin ekonomik kalkınmasını sosyal entegrasyon olarak formüle eden ve çok daha farklı faaliyetler yürüten kalkınma ajansları ortaya çıkmıştır. Böylece her ülkenin hatta her bölgenin kalkınma ajansı modelleri giderek farklılaşmaya başlamıştır. Modellerin ülke içinde farklılık göstermesi;
· Aşağıdan yukarıya iletilen taleplerin her bölgede/yörede farklılık göstermesine,
· Farklı ihtiyaçların farklı faaliyetlerle karşılanmasına,
· Farklı faaliyetlerin farklı aktörlerle gerçekleştirilmesine
· Farklı mali kaynakların ortaya çıkmasına,
· Her bölgenin siyasi, hukuki koşulları ve sosyo-ekonomik dinamiklerine göre kendine özgü bir idari yapı oluşturmasına bağlanabilir.
Ülke modellerinin birbirlerinden farklı oluşu ise
· Üye ve aday ülkelerin bölgesel kalkınma için AB Fonlarında ve Kredilerinden faydalanabilmek için kamu kaynaklarıyla finanse edilecek ve kamu yetkilerini kullanacak kalkınma ajanslarının kendi ülkelerinin koşullarına göre farklı formüle etmelerinden ötürü de her ülkenin çözümünün diğerinden farklı olmasıyla açıklanabilir.
Avrupa’daki kalkınma ajanslarının bu derece çoğalmasının ve kurumsal yapıları, hukuki statüleri, personel yapıları, bütçeleri, görev ve yetkileri, faaliyetleri bakımından önemli farklılıklar göstermelerinin temel nedeni;
Örneğin İtalya’da 1990’lara kadar yaklaşık 39 kalkınma ajansı varken –AB Yapısal Fonları’nın aktif olarak kullanılmaya başlamasından sonra, bugün 224 kalkınma ajansı bulunmaktadır. Yine İngiltere, Fransa, İspanya ve İrlanda’da da 1990’larda merkezi devletin kamu kaynaklarıyla desteklediği AB Yapısal Fonların bölgede etkin ve verimli biçimde kullanılmasını sağlamakla yükümlü kamu kuruluşu niteliğindeki bölgesel kalkınma ajanslarının ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Hatta AB’ye sonradan katılan Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya, Estonya, Litvanya da Bölgesel Kalkınma Ajanslarla 1990’larda doğrudan AB’nin isteği üzerine tanışmış, hatta Doğu Avrupa ülkelerinin Bölgesel Kalkınma Ajansları da bizzat AB’nin görevlendirdiği uzmanlarla ve ilk aşamada AB finansmanıyla kurulmuştur.
2.3. Faaliyetleri
Kalkınma ajanslarının faaliyetleri çok çeşitli ve çok yönlüdür. Bu nedenle genel bir çerçeve çizmek zor olmakla beraber şöyle sıralamak mümkün.
· Bilgi bankaları oluşturup bölgeyi izlemek
· Yerel ve bölgesel kalkınma için stratejik planlama yapmak ve uygulanmasını izlemek
· Girişimciler ve yatırımcılar için bilgi sağlamak ve teknik destek vermek
· Yerel girişimcilerin yatırımlarını desteklemek
· Yabancı yatırımların bölgeye çekilmesi için gerekli tanıtım çalışmaları yapmak (bunlar genelde yurtdışında bir ofis kurmak yada fuarlara katılmak şeklinde olabilir)
· Finansman konusunda yatırımcılara bilgi sağlamak ve tavsiyelerde bulunmak.
· KOBİ’ler için finans kaynakları yaratmak,yerel,ulusal yada uluslararası fonlar, kredi ve kuruluşları ve bankalarla işbirliği yapmak.
· Yeni buluş ve teknolojilerin tanıtılmasını sağlamak.
· Eğitim
· Altyapı, yol, enerji, faaliyetlerini izlemek
· Bölgenin ulusal ve uluslar arası geliştirilmesini sağlamak
Yabancı yatırım çekimi ile ilgili faaliyetler BKA’ların büyük çoğunluğu tarafından önemsenmektedir. BKA’lar bölgelerine sermaye çekmek için değişik araçlar kullanırlar. Bu araçlar ya doğrudan yurt dışında bir ofis kurmaktır ya da dolaylı olarak ihtisaslaşmış ulusal kurumlarla işbirliği, bilgilendirme kampanyaları, ihtisaslaşmış ticaret fuarlarına ve sergilerine katılma gibi faaliyetlerdir.
Bölgesel kalkınma ajansları hedef ve strateji olarak yörenin zenginliğini arttırıcı girişimlere destek verirler. Bu destekler finansman dışı hizmetler olarak iki ana sınıfta toplanabilirler. Finans dışı hizmetlerde üç alt sınıfa ayrılabilir; varolan girişimlere verilen hizmetler, potansiyel girişimcilere ve KOBİ’lere kuruluş aşamasında verilen hizmetler, KOBİ’lerin uluslararasılaştırılmasına verilen hizmetler. Varolan girişimlere verilen hizmetler için de sekiz işlev sayılabilir. Bunlar: yönetim, üretim, teknoloji transferi ve yayılması, firma ağlarının desteklenmesi, bilgi ve iletişim, araştırma, pazarlama ve operasyonel hizmetlerdir.
Kalkınma ajanslarının etkin olabilmesi için bölgesindeki yerel guruplarla yakın bağlantılar kurması gerekmektedir. Bu bağlantılar BKA’ların finansman desteği alabilmesi ve uygulamalarının kalıcı olabilmesi için gereklidir. Yerel ve bölgesel yönetimler ve özel sektörle kurulan bağlantılar kurumsal, finansal ve şeffaf olmalıdır. Belirli projeler üzerinde kurulan kamu-özel ortaklıklar ekonomik kalkınmayı canlandırmak için gereklidir.
2.4. Finansal Kaynakları
Birçok BKA'nın finansal kaynakları yardımlardan oluşmaktadır. Avrupa ülkelerindeki BKA'ların bütçelerinin kaynakları, hizmet ettikleri alanın büyüklüğüne, yasal yapılarına ve sundukları hizmetin kapsamına göre farklılıklar gösterir. Avrupa da faaliyet gösteren ajansların en önemli finansman kaynağı kamu gelirleri ile birlikte AB fonlarıdır. Birçok Avrupa ülkesinde yerel ve bölgesel yetkililer tarafından oluşturulan BKA'lar ödeneklerini kendilerini destekleyen politik yapılardan almaktadır.
Gelirlerine göre zayıf ve güçlü bölgesel kalkınma ajansı olarak ikiye ayrılırlar. Güçlü bölgesel kalkınma ajansları yerel ve bölgesel yardımların genel bütçe gelirleri ve AB fonlarının yanı sıra yönetim kurulu üyeleri,hissedarları olan bankalar,ticaret,sanayi,meslek odaları,tarım ve turizm birlikleri ve bölgede yatırımları bulunan özel sektör kuruluşları tarafından finanse edilmektedir. Zayıf ajanslar ise AB fonları büyük ölçüde finansman kaynağıdır ve bu fonların dışında yetersiz kaynakları vardır.
3. TÜRKİYE’DE BÖLGESEL KALKINMA AJANSLARI
Türkiye’de aslında bir süredir yerel girişimlerle oluşturulan ve finansmanlarının büyük bir bölümünü uluslararası fonlar aracılığıyla sağlayan kalkınma ajansı niteliğinde çeşitli yapılar faaliyet göstermektedir.
Bunları, AB destekli programlar kapsamında kurulanlar (Yeşilırmak Havzası Kalkınma Birliği, Orta Karadeniz Kalkınma Birliği, Erzurum-Erzincan-Bayburt Kalkınma Birliği, Orta Anadolu Kalkınma Birliği Orta Anadolu Kalkınma Birliği, Serhat İlleri Kalkınma Birliği, Doğu Anadolu Kalkınma Birliği, Konya-Karaman Kalkınma Birliği), Bölgesel kalkınma odaklı projeler ( Doğu Anadolu Kalkınma Programı, GİDEM ve GAP Bölgesel Kalkınma Programı) ve son olarak yerel aktörlerin insiyatifiyle (Ege Ekonomisini Geliştirme Vakfı, SABEK, BAGEV, Mersin Kalkınma Ajansı) kurulan ve varlığını sürdüren yapılar olarak sınıflandırmak mümkündür.
Ancak kamu kaynaklarıyla finanse edilecek ve merkezden denetlenebilecek kalkınma ajansları kurma fikri öncelikle AB’ye katılım sürecinde gündeme gelmiştir. Bu doğrultuda Devlet Planlama Teşkilatı tarafından AB destekli bölgesel kalkınma programları yürütülmektedir.
AB destekli bölgesel kalkınma programlarının bölgedeki faydalanıcıları İl Özel İdareleri, Belediyeler, KOBİ’ler, KOSGEB, Sivil toplum örgütleri, üniversiteler, sanayi, esnaf ve ziraat odalarıdır. Programı Ankara da DPT’ye bağlı Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü (BGYUGM), bölgelerde ise buraya bağlı olarak çalışan Program Koordinasyon Merkezi, Program Uygulama Birimleri, Bölgesel Teknik Sekreterya ve programın kapsadığı bölgelerdeki illerde Yerel Teknik Sekreterya yürütmektedir. Ancak bölgedeki Program Koordinasyon ve Uygulama Birimlerinin tüzel kişiliğe haiz olmamaları ve doğrudan DPT’ye bağlı olmaları AB projelerinin uygulanması açısından idari, hukuki ve mali teknik sorunlara neden olmaktadır. Bu yüzden Türkiye’nin katılım öncesinde ekonomik ve sosyal uyum için yararlanacağı bölgesel kalkınma fonlarından yararlanabilmesi için bölgedeki ihtiyaçların önceliklerinin tespit edilmesi ve AB fonlarının bu tespit edilen önceliklere göre faydacılara dağıtılabilmesi için özerk bir bölgesel yapılanmaya ihtiyaç vardır.
DPT’nin 2003 yılı itibari ile uygulamaya başladığı AB destekli bölgesel kalkınma programlarının bütçesi 273.86 milyon eurodur. Bu bütçeye AB MEDA fonu kapsamında 232 milyon euro, Türkiye ise 41,86 milyon euro katkıda bulunmuştur. Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlamasının ardından belediyelerin ,il özel idarelerin proje tekliflerine açılacak büyük bir altyapı fonlarını da kapsayacağı beklenmektedir. Türkiye’ye 2007-2013 IPA katılım öncesi mali yardımları programı çerçevesinde bölgesel kalkınmaya aşağı yukarı 900milyon euroluk bir fon ayrılması beklenmektedir.
Kısacası hem katılım öncesi hem de bölgesel kalkınma yardımlarından hem de katılım sonrasında AB yapısal fonlarından yararlanabilmek için Türkiye 2003 yılı katılım ortaklığı belgesinde kalkınma ajanslarını kuracağını taahhüt etmiştir. Böylece “Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı“ başlığıyla 19/1/2005 tarihinde Meclis Başkanlığına iletilen kanun tasarısı 28/1/2005 tarihinden bu yana Plan Bütçe Komisyonunda incelenmektedir.
Kanunun gerekçesi “… katılım öncesi mali yardımların en yoğun olarak kullanılmaya başlandığı bölgesel kalkınma programlarının etkin… bir şekilde yürütülmesi için programları yerel düzeyde yürütecek bölgesel koordinasyon birimlerine ihtiyaç bulunmaktadır..” denilmektedir.
Kanun tasarısı yasalaştıktan sonra öncelikli pilot bölgelerden başlayarak zaman içinde 81 ili kapsayan 26 adet Kalkınma Ajansının kurulmasının önü açılmış olacak.
Bölgesel Kalkınma Ajanslarının Türkiye’de nerelerde, nasıl kurulacağını, işleyiş biçimleriyle oluşturacak organlarını özetlemeye çalışalım.
Türkiye’deki 81 İl, 2002 yılında AB’nin belirlediği kriterlere uygun İstatistiki Bölge Birimlerine ayrılırken, ölçüt olarak 2003 yılı sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralaması esas alınmıştı. Ajanslar da bu sınıflandırmaya göre oluşturulacak. İstanbul, Ankara, İzmir illeri tek başlarına birer merkez olurken, Türkiye’yi alışılageldiğimiz 7 bölge yerine bundan böyle; 12 Ana ve bunların altında yer alan 26 Alt Bölge olarak anmaya başlayacağız. Bölgesel Kalkınma Ajansları bu ‘Alt Bölgelere’ adını veren İl Merkezlerinde kurulacak.
Kanun Tasarısında bulunan, Türkiye’nin yeni 12 bölgesi ve Kalkınma Ajanslarının kurulacağı 26 Alt Bölge şu şekildedir:
1- İstanbul
İstanbul Alt Bölgesi (İstanbul)
2-Batı Anadolu
Ankara Alt Bölgesi (Ankara)
Konya Alt Bölgesi (Konya, Karaman)
3-Doğu Marmara
Bursa Alt Bölgesi (Bursa, Eskişehir, Bilecik)
Kocaeli Alt Bölgesi (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova)
4-Ege
İzmir Alt Bölgesi (İzmir)
Aydın Alt Bölgesi (Aydın, Denizli, Muğla)
Manisa Alt Bölgesi (Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak)
5-Batı Marmara
Tekirdağ Alt Bölgesi (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli)
Balıkesir Alt Bölgesi (Balıkesir, Çanakkale)
6-Akdeniz
Antalya Alt Bölgesi (Antalya, Isparta, Burdur)
Adana Alt Bölgesi (Adana, Mersin)
Hatay Alt Bölgesi (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye)
7-Batı Karadeniz
Zonguldak Alt Bölgesi (Zonguldak, Karabük, Bartın)
Kastamonu Alt Bölgesi (Kastamonu, Çankırı, Sinop)
Samsun Alt Bölgesi (Samsun, Tokat, Çorum, Amasya)
8-Orta Anadolu
Kırıkkale Alt Bölgesi (Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir)
Kayseri Alt Bölgesi (Kayseri, Sivas, Yozgat)
9-Doğu Karadeniz
Trabzon Alt Bölgesi (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane)
10-Güneydoğu Anadolu
Gaziantep Alt Bölgesi (Gaziantep, Adıyaman, Kilis)
Şanlıurfa Alt Bölgesi (Şanlıurfa, Diyarbakır)
Mardin Alt Bölgesi (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt)
11-Orta Doğu Anadolu
Malatya Alt Bölgesi (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli)
Van Alt Bölgesi (Van, Muş, Bitlis, Hakkari)
12-Kuzeydoğu Anadolu
Erzurum Alt Bölgesi (Erzurum, Erzincan, Bayburt)
Ağrı Alt Bölgesi (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan)
Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın birer birer kurulacak olması hem finansman sağlanması hemde pratikte karşılanacak sorunlara çözüm aranmasına imkan sağlayacaktır. Türkiye için de Avrupa’da ki diğer ülkeler gibi kendine en uygun Bölgesel Kalkınma Ajansı modellerini oluşturması uzun bir süreçtir. Bu süreç, uygulamaların sonuçlarının değerlendirilerek sorunlara çözüm bulunduğu ve gerekli değişikliklerin vakit geçirmeden yapıldığı dinamik bir süreç olmalıdır. Bu nedenle de kurulacak kalkınma ajanslarının bu dinamik sürece uygun esnek yapılar olması gerekmektedir.
4. GAP PROJESİ
Küreselleşme, yeni kalkınma yaklaşımları ve uluslar arası ilişkilerin 2000’li yıllara girerken büyük bir ivme kazanması GAP Bölge Kalkınma Planı’nın arka planını oluşturmaktadır. Bunlar aynı zamanda Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve :Uzun Vadeli Strateji’nin de arka planını teşkil etmektedir. Kürselleşme sürecinin ortaya çıkardığı olanaklardan azami düzeyde yararlanmak ve olumsuzlukları en düşük düzeyde tutabilmek amacıyla, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda üniter yapı korunarak devletin yeniden yapılandırılması ve ekonomik ve sosyal yapıda dönüşümün gerçekleştirilmesi amacına yönelik olarak toplumun eğitim ve sağlık koşullarının iyileştirilmesi, gelir dağılımının düzeltilmesi, bilim ve teknoloji geliştirme yeteneğinin güçlendirilmesi, altyapı hizmetlerinde etkinliğin artırılması ve çevrenin korunması; uzun vadeli gelişmede temel stratejiler olarak öngörülmüştür. Bunların yanında Avrupa Birliği’ne tam üyelik süreci içinde bulunulması, uluslar arası norma ve standartlara uyum gibi yükümlülükler getirmesi yanında önemli bazı fırsatlar sunmaktadır.
GAP Fırat ve Dicle Havzasının bir bölümünü kapsayan yukarı Mezopotamya ovalarındaki su ve toprak kaynaklarını ekonomik sosyal kültürel ve çevresel gelişmeyi içeren sürdürülebilir insani kalkınmaya yönelik olarak geliştirilmeyi hedefleyen entegre bir bölgesel kalkınma projesidir. Bölgenin zengin su kaynaklarını Fırat ve Dicle nehirleri sulama ve enerji üretimi amacıyla değerlendirmek üzere 13 büyük proje oluşturulmuştur. Bu projelerin yedisi Fırat, altısı Dicle nehri havzasında yer almaktadır.
Proje tamamlandığında 22 baraj ve 19 hidroelektrik santral inşa edilmiş olacak. Bununla yılda 27 milyar kilowat enerji üretilecek ve DSİ tarafından yaklaşık 1.7 milyon hektar brüt alanda sulama yapılacaktır. Su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine karşı yada bunların bir sonucu olarak tarım, sanayi, kişisel, kentsel altyapı ile eğitim ve sağlık hizmetlerinin ve diğer hizmetleri gelişecek veya gerçekleştirilecektir.
4.1 GAP Master Planı
Başlangıçta su ve toprak kaynaklarını geliştirme amaçlı olarak tasarlanan GAP, 1989 yılında tamamlanan GAP Master Planı ile çok sektörlü entegre bölgesel kalkınma projesine dönüştürülmüştür. Baraj hidroelektrik santraller sulama yapılarının inşasına koşul olarak birçok sosyal ve kültürel proje olarakta ele alınmıştır. Bu faaliyetler arasında eşgüdümü sağlamak amacıyla 1989’da Başbakanlığa bağlı GAP Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı kurulmuştur.
Bölge kalkınmasının çerçevesini çizen GAP Master Planı, özellikle su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesini, mali ve teknik kapasiteleri dikkate alarak, bir takvime bağlamış, bu değişimin 2005 yılı itibariyle ekonomik ve sosyal sektörlerde uyaracağı gelişmeyi, yaratacağı istihdamı bunun getireceği nüfus büyüklüğü ile bu nüfusun kent ve kır itibariyle muhtemel dağılımını saptamış, eğitim ve sağlık hizmetleriyle konut ve kentsel altyapı ihtiyaçlarını makro düzeyde belirlemiş ve yıllara göre finans ihtiyacını ortaya koymuştur. GAP Master Planı, çeşitli kamu kuruluşlarının kalkınma çabalarını bütünleştirilmesi ve eşgüdümü kolaylaştıran bölge gelişmesinin alması gereken seyri belirleyen ve alt ölçeklerde üretilecek plan,program ve projeler içinde bir rehber niteliği taşıyan kamu ağırlıklı bir plan niteliğindedir.
Master planında temel amaç “Bölgenin gelişmişlik düzeyini en kısa sürede ülkenin genel düzeyine yükseltmek” olarak tanımlanmıştır. Bu amaca ulaşmak üzere ekonomik ve sosyal hedefler belirlenmiş ve temel strateji olarak bölgenin “tarıma dayalı ihracat üssü” haline getirilmesi benimsenmiştir.
Master Planında bölge için sosyo-ekonomik kalkınma projeksiyonları üç ayrı alternatife göre yapılmıştır. Alternatif A’ya göre 2005 hedef yılına kadar başlangıçta planlanmış olan alanın tümü sulanacaktır. Alternatif B’ye göre öncelikli sulama projeleri bitirilecek ancak tüm enerji potansiyeli değerlendirilecektir.
Alternatif C’de ise bütçe kısıtlarından ötürü yalnızca öncelikli sulama ve enerji yatırımları tamamlanacaktır. Kalkınma alternatifleri, ekonomik büyüme, kamu yatırımları, dış finansman ve sosyal hizmetlerdeki gelişmelere bakılarak değerlendirilmiştir. Master Planında ülkenin kamu finansmanı kısıtları gözetilerek C alternatifinin uygulanması tavsiye edilmiştir.
.
4.2. GAP’ın Kapsamı
GAP Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak illerini kapsayan bir projedir. Bölgenin yüzölçümü 75.308 Km2 olup Türkiye yüzölçümünün yüzde 9.7’sini oluşturur. Türkiye’de ekonomik olarak sulanabilir 8.5 milyon hektar arazinin 2.1 milyon hektarını yani yaklaşık %25ini aşağı Fırat ve Dicle nehirlerinin oluşturduğu bölgededir. Fırat ve Dicle nehirlerinin Türkiye sınırları dahilindeki ortalama su potansiyeli yılda 5.9 milyar metreküp olup ülke toplam potansiyelinin yüzde 28’ini oluşturmaktadır.
4.3. Amaç ve Hedefleri
Projenin amacı başlangıçta Fırat ve Dicle’den hidroelektrik enerjisi üretme ve sulama alanlarından faydalanmak ile sınırlıydı. Sonra hedefler büyüdü ve 1980’lerdeki en büyük kalkınma hamlesine dönüştü. Sulamadan enerji yatırımlarına kentsel altyapıdan eğitim ve sağlık gibi sektörlere uzanan bir hamle olmasının yanında aynı zamanda ülkenin topyekun bir kalkınma modeli haline geldi. GAP İdaresi sürdürülebilir insani gelişme kavramıyla uyumlu olark ekonomik büyüme hedeflerine çevresel ve sosyal-insani boyutu entegre etmiştir. Bu GAP’ın amacının sadece ekonomik büyüme olmayıp, temel olarak insanın yaşam kalitesinin artırılması anlamına gelmektedir. Altyapı geliştirme, tarımsal ve endüstriyel kalkınma, çevresel koruma, doğal kaynaklar geliştirme, sosyal hizmetler vb., ekonomik büyümeye katkı yapanlar da dahil olmak üzere tüm faaliyetler sürdürülebilir bir tarzda insanın yaşam kalitesine yaptıkları katkı çerçevesinde değerlendirilir.
Teknik ve fiziki anlamda amaç ve hedefler; Master planına göre toplam 22 baraj inşa edilmesi 1.7milyon hektar alanın sulamaya açılması öngörülüyordu. Bölgede kişi başına gelir %209 oranında artacak 3.8 milyon kişiye istihdam sağlanacaktı. Gayrı safi bölgesel hasıla %445 oranında artacaktı. Yılda 2.7 milyar kilowat saat hidroelektrik enerjisi üretilecekti. Bugün Türkiye’de 46 milyar kilowat saat hidroelektrik enerjisinin 22.4 milyar kilowatı GAP’ta üretiliyor. Bu rakam Türkiye ihtiyacının %49’nu oluşturuyor.
Şanlıurfa’daki sulama Çukurova’nın yedi katı büyüklükteki Harran Ovasında ürün çeşidini artıracaktı. Hububat üretiminde %104, domateste %556, sebze üretiminde %80 artış hedefleniyordu.
GAP’ın nihai hedefi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sürdürülebilir bir insani gelişmeyi sağlamaktır. Bu nedenle kalkınmanın odağı olarak insan alınmaktadır. Gerçekleştirilmekte olan fiziki yapılar insani gelişmenin tabanını oluşturacaktır.GAP Bölgesi’ndeki sosyal farklılıkların giderilerek toplumsal katılım sağlanması ve insan kaynaklarının geliştirilmesi ile bölgede sürdürülebilir bir kalkınma sağlanabilecektir. GAP Bölgesi’nde sürdürülebilir kalkınma ile erişilmek istenen ekonomik büyümenin insani gelişme perspektifi kapsamında ele alınması; Bölgenin tümünü içerecek bir sosyal değişimi eko sistem, kültür ve yöre özellikle katılımcı çözümlere çevirecek gelişmelerin sağlanmasıdır.
GAP çerçevesinde kalkınmada eşitlik ve adillik, sosyal, ekonomik ve kültürel olarak dezavantajlı konumda yaşayan bölge halkının da kalkınma sürecine entegrasyonu anlamına gelmektedir. GAP Bölgesi’nde kadınlar, çocuklar, topraksız ve küçük topraklı çiftçiler, küçük işletmeciler, sulama dışı alanlarda yaşayan çiftçiler ve benzeri dezavantajlı gruplar olarak tanımlanmakta ve bu grupların da katılımı ile özel programlar gerçekleştirilmektedir.
Özetle, GAP’ın nihai hedefi, sürdürülebilir ekonomik büyüme, herkes için yeterli gelir, eğitim, sağlık ve kültürel faaliyetler gibi sosyal hizmetlere ulaşılabilirliliği artırmak, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı, temiz bir çevre, herkes için barınak ve bütün insanların karar alma sürecine katılması için gerekli ön koşulları oluşturmak ve böylece bölgede sürdürülebilir ve iç dinamizmi ile gelişen bir toplum yaratmaktır.
4.4. Mevcut Durum
Resmi açıklamalarda GAP’ın 2010’da biteceği belirtiliyor. Projenin tamamlanması için yılda 3 milyar dolar ödenek gerekiyor. Ancak son yılda aktarılan ödenekler 1 milyar doların bile altında Hazırlanan son planda GAP’ın toplam maliyeti daha artmıştır. GAP kamu yatırımları finansman ihtiyacı 2005 yılı fiyatlarıyla 35 katrilyon düzeyindeydi. Bütçenin yarısı harcandı ancak hedeflerin oldukça gerisinde kalındı. Bugüne kadar tahmini 19 katrilyonluk bir harcama yapıldı. Maddi gerçekleşen oran ise %54 civarında kaldı.
Bunların dışında yukarda saydığımız hedeflerin ne durumda olduğuna da bakarsak. Bugüne kadar 222 bin hektar toprak sulamaya açıldı. Bunun 130 bin hektarı Harran’dadır. Sulama hedefinin %13 tutturulmuştur. Sulanan bölgelerde ise prim desteği yüzünden pamuk tercih edildi. Ürün çeşitliliği hedefinden de uzak kalındı. Aşırı sulama ise ayrı bir sorun olarak ortaya çıktı ve bir süre sonra aşırı sulama yüzünden toprağın verimi düştü. Toprağın yerini tuz
katmanı yerini aldı. Bunda bilinçsiz üretim ve eğitimsiz bölge halkının rolü büyüktür. Bugüne kadar kuru tarım yapan çiftçilerin toprağı nasıl sulayacağı konusunda bilinçlendirilmemesi ve daha çok suyla daha çok verim alınacağı düşüncesi yüzünden çiftçiler topraklarından olmaya başlamıştır. Toprağın tuzlanması nedeniyle derin çatlaklar oluşmuş ve bu da tarımı olanaksızlaştırmıştır. Konuyla ilgili GAP İdaresi Başkanlığı tuzlu alanlarda yetişebilecek ağaç türleri ( Fırat kavağı ve okaliptus) geliştirerek bu konuda çalışmalar yapmaktadır. Uzun vadede sulama şeklinin değiştirilip basınçlı sulama sistemine dönülmesi planlanmakta. Bununla birlikte bölgede sulamanın tamamlanmasıyla birlikte özellikle yaş sebze ve endüstri bitkilerinin ( pamuk, mısır, soya) üretiminde büyük artış beklenmektedir.
1995 yılından itibaren sulamanın başladığı Harran Ovasında 30 bin hektar alanda önceden kişi başına katma değer 596 dolar iken 2003’te sulanan 121 bin 400 hektarlık alanda bu rakam 1312 dolara çıktı. Gayrı Safi Bölgesel Hasıla’nın oranı 1985’te Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payı %4 iken 2001 yılında bu rakam %5.5’e ulaştı. Sanayi tesisi sayısı iki katına, 2004 yılı sonu itibariyle 10 kişiden fazla istihdam sağlayan işletme sayısı 1594’e yükseldi burada istihdam edilen kişi sayısı da 70 bin civarındadır. Bölgenin Türkiye sanayisine katma değeri %2’den %4’e yükseldi aynı zamanda bölgede daha önce 427 milyon dolar olan ihracat miktarının 1milyar 586 milyar dolara çıktığını görüyoruz.
Yatırım listesine bakıldığında tarım ile ilgili yatırımların gerçekleşme oranı %17 gibi düşük bir düzeyde. Bu demektir ki projenin aslını oluşturan tarımsal ürün artışına yönelik sulama projeleri oldukça geri aşamada. Enerji yatırımlarına bakıldığında ise hedefin %80’ninin gerçekleştiğini görüyoruz. Yani barajlar ve hidroelektrik santraller büyük ölçüde tamamlanmış. Kalan %20’lik kısım ise küçük santraller ve iletişim ve dağıtım hatlarıdır.
Bölgede dikkat çeken bir başka husus hayvancılığın ölme noktasına gelmesidir. Tarım ve hayvancılığa dayalı ekonominin ön planda olduğu GAP bölgesinde henüz sonlandırılmamış sulama projelerinin biran evvel tamamlanıp sulu tarımın gereği gibi yapılabilmesi ve terör nedeniyle yok olma noktasına gelen hayvancılığın canlanması bekleniyor.
Bu gelişmelerden sonra 1995 öncesi Harran’da %75 civarında olan göç oranı 2000’lerde %10 gibi düşük bir orana düşmüştür.
Sonuç olarak; projenin bu denli uzamasından GAP idaresi sorumlu tutuluyor. Proje %54 düzeyinde gerçekleşmişken yıl sonu itibariyle idare veda etmeye hazırlanıyor. Mecliste görüşülen bölgesel kalkınma ajanslarının kurulması ile ilgili kanun tasarısı, bölgesel kalkınma kuruluşlarını kapatıyor. Yönetim ve idare GAP idaresinin sorumluluğundaki Mardin,
Şanlıurfa, Gaziantep illerinde alt bölgeler olarak merkez görülen üç bölge kalkınma ajansına geçmiş olacak. Şimdiye kadar tek elden yürütülen proje idarenin kaldırılması sonrasında üç koldan yürütülecek.
5.SONUÇ
Değişen küresel rekabetçi ekonomide firmaların sürdürülebilir rekabet gücü elde etmesi bölgesel ölçekte işbirlikleri içeren yeni kurumsal yapılarla olanaklıdır. Rekabete tek başına dayanamayan firmalar, tabandan tavana örgütlenmelerle oluşturdukları kurumlar ve etkileşim ağları ile bölgeleri üzerinden kurumsal ağlarda yer alabilirler. BKA’lar yerel ekonomide yer alan farklı firmaların ve kurumların bölgesel bir ortak hedef çizgisinde, bölgesel kalkınmayı gerçekleştirmek üzere rekabetçi ortamı geliştiren, düzenleyen ve koordine eden, yerel insiyatifle kurulmuş kurumsal yapılardır. BKA’lar belli bir yerellikteki ekonomik aktörler arası etkileşim ve işbirliği ağları oluşturarak, koordinasyon görevi üstlenir. Bunun yanısıra bölgenin içsel kalkınmasına yönelik stratejik planlama çalışmalarından, firmalara ve yönetimlere verilen danışmanlık, eğitim servislerine kadar değişik ölçeklerde hizmetler sunarlar. Yerel insiyatifle kurulmuş olmalarından ve tabandan tavana örgütlenmelerinden gelen meşruiyet ve yerelliklerin özgün problemlerine çözüm geliştirmek üzerine odaklanmış kurumsal yapıları BKA’ların etkinliğini artıran faktörlerdir.
AB’ nin bölgesel politikalar üzerindeki vurgusuna koşut olarak, Avrupa’daki BKA’ların özgün bölgesel politikalarını üretirken AB’nin insiyatifleri ile de hareket ettikleri görülmektedir. Bu anlamda yenilikçilik ve teknoloji politikaları Avrupa genelinde uluslar üstü ve bölgesel ölçeklerde geliştirilmektedir. Daha da ötesi, AB aday ülkelerde bölgesel politikaların ve politikaları düzenleyen ve koordine eden yerel ve bölgesel ölçekteki kurumların oluşturulmasını önemli bir koşul olarak öne sürmektedir.
Kalkınma Ajansları kamu ve özel sektör işbirliği, ortaklıklar ve ağsal ilişkiler üzerinden ortak kalkınma hedefleri oluşturulmasında ve esnek yapılarıyla özel problemlere etkin çözümler üreten kurumlar olarak çok önemli bir katalizör işlevi yerine getirebilir. Toplumsal ve ekonomik gelişimi içsel dinamiklerle tabandan tavana sağlayabilecek bu kurumlar uygulamada yerleşmiş ve toplum desteğini arkasına alan karar verme süreçleri kanallarıyla etkinlik alanlarını geliştirebilir,böylelikle küresel rekabet şartlarında ihracat olgusuna sağlayabilecekleri fayda artırılabilir.
Türkiye küreselleşme dahilinde değişen rekabet ortamında ayakta kalabilmek adına tüm potansiyellerini ortaya koymak; bunun için bölgesel kalkınma politikalarının geliştirilmesi ve doğru uygulanması konularında daha duyarlı bir yaklaşımı benimsemek durumundadır. Türkiye’nin küresel anlamda rekabet edebilirliği rakiplerinin yavaş yavaş kabullenmeye başladığı bölgesel kalkınma politikalarına bağlı bir dış ticaret stratejisini benimsemesiyle artabilir. Bu kapsamda ülkemizde, küresel rekabet şartlarında bölgesel kalkınmanın ve ihracat artışının düzenli ve planlanmış bir biçimde sürdürülebilirliği açısından bölgesel anlamda faaliyet gösteren bu tip kurumların sayıları ve etkinliklerinin artırılmasında fayda vardır. Küresel rekabette yüksek katma değerli, kaliteli ve markalaşmış ürünlerle uzmanlaşmış pazarlara ulaşma hedefini benimseyen tüm yerel oluşumlar, içsel potansiyellerini daha etkin değerlendirerek sürdürülebilir rekabet gücüne ulaşacaktır.
KAYNAKÇA
1-“Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı“
www.tbmm.gov.tr
2- Hamit Palabıyık, Sürdürülebilirlilik ve Yerel Yönetimler: Uygulanabilirliliği ve Ölçümü
Üzerine, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar 1, Nobel Yayın Dağıtım, Editörler: Hüzeyin Özgür, Muhammet Kösecik, Eylül 2005, Ankara, s:611-625
3-www.gap.gov.tr
4-GAP ve Çevre, Türkiye Çevre Vakfı Yayını, Ocak 1993, Ankara s.29-44
5-Aytül Güneşer Demirci, Bölgesel Kalkınma Ajansları, Sosyal Bilimler Kongresi Aralık 2003, www.kamuyönetimi.org
6-Dünya Kalkınma Ajansları Konferansı, 6–7 Ekim 2005,Ege Serbest Bölgesi, www,izto.org.tr (İzmir Ticaret Odası)
7- Emre Koyuncu, Kalkınma Ajansları Açısından Ülke Modelleri Karşılaştırması, Dünya Kalkınma Ajansları Konferansı, İzmir, Ekim 2005
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
İzleyiciler
Blog Arşivi
-
▼
2009
(13)
-
▼
Mayıs
(13)
- FRANSA YEREL YÖNETİM YAPISI
- SOSYAL SERMAYE KAVRAMI EKONOMİK KALKINMA VE YÖNETİ...
- SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA VE BÖLGESEL KALKINMA AJANS...
- KÜRESELLEŞMEVE YERELLEŞME EKSENİNDE DEVLETİN DÖNÜŞÜMÜ
- İL ÖZEL İDARELERİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
- SÜRDÜRÜLEBİLİR KENT
- KÜRESELLEŞME VE YERELLEŞME
- KÜRESELLEŞME VE YERELLEŞME = ULUS DEVLETİN SONU ( ...
- MODERNLEŞME VE MODERN DEVLET
- YEREL ÖZERKLİK
- KENTLEŞME, METROPOL VE DÜNYA KENTİ19.yüzyıldan baş...
- PRENS SABAHADDİN VE ADEM-İ MERKEZİYETÇİLİK
- YEREL YÖNETİMLER REFORMU
-
▼
Mayıs
(13)
Hakkımda
- Muhlis Özkan
- İstanbul, Türkiye
- İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLGİLER FAKÜLTESİ KAMU YÖNETİMİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MAHALLİ İDARELER VE YERİNDEN YÖNETİM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder